18 Mart Pazar günü, hemen hemen tüm illerde ama özellikle Diyarbakır’da ve İstanbul’da Newroz Bayramını kutlamak isteyen Kürtlere ve onlarla birlikte sokaklara çıkan insanlara karşı uygulanan şiddet, yaşamak istemediğimiz sonuçlar doğurdu. Çevrede çokça zarar görenler oldu, bir kişi yaşamını yitirdi. Çok sayıda insan yaralandı ve yüzlerce kişi gözaltına alındı.
Barışı baltalamak, isitikrarsızlık yaratmak, kışkırtmak, provakosyon ve ortalığı şiddete teslim etmek ne kadar kolaymış.
Kürtlerin bayramı olan Newroz kutlamalarının engellenmesi üzerine öneriler üreten,hükumete ve de ilgili yerlere senaryolar sunan o akil insanlar, bu olup bitenleri hiç mi düşünmediler; yoksa inadına mı yaptılar.Bunu anlamak gerçekten mümkün değil…
Eğer hükümet Newroz’un Pazar günü kutlanmasına izin verseydi, hiç kimse BDP bastırdı, hükümet izin verdi demezdi. Ama şimdi büyük bir kesim hükümete rağmen BDP Newroz’u bir çok yerde kutladı diyeceklerdir.
Şimdi Newroz politikasında kimin yaptığı yanlış, kimin yaptığı doğru?..
Bence hükümetin uygulaması yanlış ve bu yanlışlık BDP ve yandaşlarını da yanlışa götürdü, Kürtleri de yasak ve karşılaştıkları tepki nedeniyle yanlış eylemlere yönlendirdi.
Devlet, halkıyla inatlaşmamalıdır. ‘’Devlet, halkla pazarlığa girmez.’’ yanlışına girmemelidir. Aksine görüşür, konuşursa; bu gibi anma, kutlama ve benzeri etkinliklere birlikte ortak payda bulunur.
Görülüyor ki, inatlaşma yolu seçilmeseydi, Newroz, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bir bayram, barış, kardeşlik ve baharı müjdeleyen bir gün olarak kutlanacak, kayda değer bir olumsuzluk olmayacaktı. Böylece bazı kötü niyetli barışı istemeyen kişilerin, provakatörlerin istedikleri ve bu onaylanmayan eylemler olmayacaktı. Devlet, millet bunca zarara uğramayacaktı.
Bence hangi aklı evvel istediyse amacına vardı. Yine halkla, halktan birisi olan polisler karşı karşıya getirildi. Yine özel ve kamu malları zarar gördü.
Sonuç; yine provakatörler kazandı. Kaybeden yine Türkiye ve Türkiye Halkı oldu.
RECEP YILMAZ
Gazeteci-Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder