18 Nisan 2012 Çarşamba

DARBELERDEN ANILAR (1)

Bugünlerde darbelerden söz
etmek, yazıp çizmek bayağı moda oldu. 27
Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat vesaire…Biz o günleri
yaşayanlar ; dünün o pislikleri, envai
çeşit işkenceleri … anımsadıkça içimiz kararıyor.
Ben hayatın her türlü zorluklarından,
yaşanır bölümler çıkarmayı yeğleyen
biriyim. Şimdi de öyle yapacağım.
Bu karanlık günleri,
işkenceleri, o bir daha görmek istemediğim kirli yüzleri bir nebze olsun
unutturmak istiyorum , Sizlere.
Sene 1971. Diyarbakır Eğitim
Enstitüsü’nde öğrenciyim. Okulumuz hem karma hem de okulumuzun Edirne’den
Kars’a hemen hemen her ilden öğrencisi var.
Eee ne de olsa Diyarbakır (canım
benim). Okulumuzun öğrencilerinin %95’i sol tandanslı, %5 kadarı da sağ
görüşlü.
Tabii konumuz bu değil…
Okulda bir gün, bir karmaşa
oldu. Okul Müdürünün daveti üzerine jandarma okulu bastı. Yayın odasında
bulunan ben dahil 9 öğrenci ile yayın odasının kapalı kapısının önünde
tesadüfen (mi) duran bir sağcı öğrenciyi apar topar cemseye bindirip sıkıyönetime
götürdüler.
Nizamiyeden içeri girdik.
Kapısının üzerinde “sorgu odası “ yazan bir odaya tıktılar bizi. İçeride iki er
kıyafetli asker, bir de elinde amansız
bir jop bulunan heyula gibi, asık suratlı bir başçavuş vardı.
Önce bir “hoş geldiniz
beyler” dedi. Bu şekilde karşılanmanın rahatlığını yaşayamadan “sen hangi görüştensin” sorusuyla
jop inip kalkmaya başladı. Neyse ki bize öğretmişlerdi. Kimimiz; ben
demokratım, kimimiz ben yurtseverim, kimimiz ben vatanperverim… diyerek sorguyu rast gele jop
darbeleriyle geçiştirdik. Sıra en sonda bulunan sağ görüşlü arkadaşa
geldi. Başçavuş bu kez ona sordu:
Sen hangi görüştesin?
O da:
(Göğsünü gere gere) Ben antikomünistim, dedi.
Bu sözler üzerine gözleri
dönen Başçavuş :
Ulan o….. çocuğu, biz komünizmin her türlüsüne
karşıyız. Bilmiyor musun? diyerek eşek sudan gelinceye dek dövdü.Kolunu
kafasını kırdı.
Avukatların girişimleri sonucu birkaç gün sonra
salıverildik. Okula döndüğümüzde bizler sağlam, ” antikomünistim” diyen arkadaşın
başı, kolu sarılıydı.
Bu gerçeği arkadaşlara izah
etmekte bayağı zorlanmıştık…
Orada birkaç gün kalmama
rağmen bayağı içim sıkılmış, aşağıdaki dizeleri karalamıştım:

NEFRETİM VAR
Tiksindiriyor beni
Loş karanlık,
Nemli duvarlar,
Islak zemin,
Soysuz insanlar.

Gözlerim kamaşıyor
Baktığımda
Küçük penceremden sızan ışığa.
Nefretim var; demir parmaklıklara,
Darbelere, kaypaklara,
Korkak ve kancıklara.
& &
&
Güler
misiniz, ağlar mısınız bilemem. Ama ben bunları yaşadım, Sizlerle paylaşmak
istedim. Yüzlerinizdeki gülücükleri
görür gibiyim.
Dahası
mı?..
Dahası
var tabi, yazacağım.
Günler
torbaya girmedi ya!..
Dostça
kalın…

RECEP YILMAZ
NOT: Kimsenin rencide olmaması
için ne Okul Müdürü ne de söz konusu öğrencinin adını vermek istemedim. R.Y.

Hiç yorum yok: