OKURLARIMA BİR KAÇ SÖZ
Merhaba Dostlar,
Ben artık bu köşede sık sık Sizlerle olmaya çalışacağım. Bazen politik, bazen de edebi yazılar yazmaya devam edeceğim. Bazen de şairliğim tutacak, şiir yazmaya çalışacağım.
Ben artık bu köşede sık sık Sizlerle olmaya çalışacağım. Bazen politik, bazen de edebi yazılar yazmaya devam edeceğim. Bazen de şairliğim tutacak, şiir yazmaya çalışacağım.
‘’Durup dururken bunları neden yazıyorsun?’’,dediğinizi
duyar gibiyim. Bu güveni Sizlerden aldım. Gazetemiz yazı işlerinden aldım. Sağ
olun sağ olsunlar. Güvenilmek, beğenilmek, gazetecilik ağzıyla okunmak okunur
bir yazar olmak çok güzel bir duygu…
Her şeyden önce Sizlere şunu hemen belirteyim. ben öyle ahım şahım bir yazar,bir ozan değilim. Ben Diyarbekir sevdalısı bir Diyarbekir’liyim.
Her şeyden önce Sizlere şunu hemen belirteyim. ben öyle ahım şahım bir yazar,bir ozan değilim. Ben Diyarbekir sevdalısı bir Diyarbekir’liyim.
Diyarbekir
burnumda tüttüğünde çalakalem içimden geldiği gibi yazar ve o yazdıklarımın
redaksiyonunu bile yapmam, ikinci kez okumadan bloğumda yayınlarım. Çünkü benim amacım usta yazarlık, usta şairlik
taslamak değildir. Benim bir tek amacım var: Çocuklara, gençlere, hatta ben
yaşta ama Diyarbekir'i dolu dolu yaşayamayanlara ve yaşayamamışlara ; Yedi
verenin kokusunu tattırmak ,Hevsel Bağçalarının serinliğini yüzlerinde
hissettirmektir.Kırklar Dağında mangal yaktırmak,kırk yılda bir ters aktığı
rivayet edilen Dicle Nehrini ,
on gözlü köprünün üstünden
seyrettirmektir. Yazın o asfalt kaynatan sıcağında Dıngılhava’da, Merheli’de, ya
da Küpeli’de serinletmektir.Ya da şimdi yerinde yeller esen Dağ Kapıdaki
Emirgan Çay Bağçasında bir yorgunluk kahvesi ,olmadı Çamlıca Kıraathanesi’nde
tavşan kanı bir çay içirtmektir.
Bilirim yazarlık, şairlik zor zanaattır. Benim amacım yazılarımda, şiirlerimde tarihinin taşlarında yazılı olduğu Diyarbekir'imi sevenlere, az da olsa merak edenlere dilim döndüğünce bir nebze olsun anlatmaktır. Tabi dününü. Bu gününü içim elvermez anlatmaya…
Bilirim yazarlık, şairlik zor zanaattır. Benim amacım yazılarımda, şiirlerimde tarihinin taşlarında yazılı olduğu Diyarbekir'imi sevenlere, az da olsa merak edenlere dilim döndüğünce bir nebze olsun anlatmaktır. Tabi dününü. Bu gününü içim elvermez anlatmaya…
Ben o göç almamış, herkesin biribirini
tanıdığı, bir büyüğün yanından geçerken
küçüğün izin istediği, karşılaşanların biri birinin halini hatrını
sorduğu Diyarbekir’i anlatacağım. Ben
Size eski newrozu, eski yılbaşlarını, eski bayramları anlatacağım. Ben Size eski
Diyarbekir’in müftüsü, Rektör Mehmet Özaydın’ın babası, Melle Xelil amcanın sohbetlerini,
Meryem Ana Kilisesi Papazı Kirve Aziz Günel ile olan kaynaşmalarını ,
konuşmalarını anlatacağım. Müslümanların, Hıristiyanların, Ermenilerin yaşam
biçimlerini sergilemeye çalışacağım.
Uzunluğuyla olsun yüksekliğiyle olsun dünyanın ilk ve tek suru Diyarbekir Surlarıdır. Fırsat buldukça onları yazacağım.Hemen şunu da söyleyeyim; sur ayrı set ayrıdır.Set benim şiirlerim gibi çalakalem yapılmış ; Sur ise 'Yaş otuz beş ' şiiri gibi oya misali işlenmiş, tarihe kafa tutan , dayanıklı, güçlü ve ayağı yere basan eserdir.İşte bu Diyarbekir surlarıdır. Dünyada tektir. Eşi benzeri yoktur.
Sahi aklıma gelmişken sorayım. Siz hiç Direkxanayı gördünüz mü,Saray Kapısı’ndaki Aslanlı çeşmeden kana kana su içtiniz mi? Akşamları Dicle Nehrinde keleklere binip; yediğiniz karpuz kabuklarının içine mum koyup, gezdiniz mi? Şimdi artık tarih olmuş bu keleklerin üzerinde türküler söyleyip halay çektiniz mi?
Uzunluğuyla olsun yüksekliğiyle olsun dünyanın ilk ve tek suru Diyarbekir Surlarıdır. Fırsat buldukça onları yazacağım.Hemen şunu da söyleyeyim; sur ayrı set ayrıdır.Set benim şiirlerim gibi çalakalem yapılmış ; Sur ise 'Yaş otuz beş ' şiiri gibi oya misali işlenmiş, tarihe kafa tutan , dayanıklı, güçlü ve ayağı yere basan eserdir.İşte bu Diyarbekir surlarıdır. Dünyada tektir. Eşi benzeri yoktur.
Sahi aklıma gelmişken sorayım. Siz hiç Direkxanayı gördünüz mü,Saray Kapısı’ndaki Aslanlı çeşmeden kana kana su içtiniz mi? Akşamları Dicle Nehrinde keleklere binip; yediğiniz karpuz kabuklarının içine mum koyup, gezdiniz mi? Şimdi artık tarih olmuş bu keleklerin üzerinde türküler söyleyip halay çektiniz mi?
Yek mumık ,dü mumık
Se mumık, çarmumık çarde mumık… diyerek.
Yaa…
Dahası mı, dahası var, bir başka güne, bir başka sehere…
Dostça kalın.
RECEP YILMAZ
Dahası mı, dahası var, bir başka güne, bir başka sehere…
Dostça kalın.
RECEP YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder