İstanbul’da aklımda yanlış
kalmadıysa KÜRT SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ adlı bir sempozyumda yaptığım
konuşmamı Siz Değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
‘’Değerli
konuklar
Hepinizin buraya gelmesinin nedeni;BU GÜNE
KADAR DÖKÜLEN KANIN DURDURULMASI İÇİN KATKI VERMEK YA DA EN AZINDAN ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ DİNLEYİP YENİ FİKİRLER ÜRETMEKTİR.
Değerli konuklar çözüm çok zordur, ama çözüm çok kolaydır aynı zamanda.
Çözüm çok zordur.Çözümü ilk günden bu güne
kadar baş vurulan ‘’askeri zihniyetle’’ bulmaya çalışırsanız bu mümkün olmaz.Zaten mümkün olmadığını hepimiz
gördük.Bu yolda ısrar edilirse ne yazık ki bugüne kadar olduğu gibi yarınlarda
da aynen böyle devam eder korkarım.Çünkü dünyanın her yerinde asker savaşı
sever, savaşmayı sever. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir misali öyle devam eder.
Bu zihniyette çözüm arayan bütün ülkelerde bu böyle olmuştur.
Üstüne üstlük bizim ülkemizde ölen de öldüren de bizim canlarımız,bizim
evlatlarımız, bizim yurttaşlarımızdır.
Geçelim ikinci çözüm biçimine:
Bir anekdotu sizlere aktararak sözlerime devam
etmek istiyorum.Siyaset Meydanı adlı programı izliyordum Van depremiyle ilgili
konuşuluyordu.Oralı bir öğretmen gidenler için; Lütfen Van’ı öksüz bırakmayın Erciş’i
kimsesiz bırakmayın… diyordu. Bence çok haklıydı. Kısa geçiyorum. Hemen
arkasından söz alan hanım hanımcık Antalyalı bir öğretmen kızımız BENİM ;ANNEMİN
,BABAMIN YANINDA ÖLMEK HAKKIM YOK MU? BEN ONLARIN YANIMDA ÖLMEK İSTİYORUM dedi
Şimdi kim o öğretmen kızımıza’’ ne demek,sen korkaksın ,öğrencilerini nasıl
bırakıp kaçarsın ?’’diyebilir.Bence o
deprem sendromunu yaşamış öğretmen kızımız da kendi açısından haklı hem
de çok haklıdır. Onun bu duygularını yok sayamayız. Bu talebini reddedemeyiz.
Aynı şekilde bu güne kadar kimliği yok sayılmış, varlığı inkar edilmiş,
devlet yok diyorsa yoksun,denmiş.Varlığını savunanlar acımasızca
katledilmiş,olmadık işkencelere reva görülmüş,hapislerde çürütülmüş bu halkın
taleplerini de reddedemeyiz. Duymazlıktan gelemeyiz.
Şimdi bu askeri zihniyet çözüm biçimiyle bir yerlere varılamadığını
sağır sultanlar duyuyor ama biz hala duymuyoruz. Böyle çözüm olmaz. Peki çözüm;
EY
KÜRT SEN VARSIN. ETNİK YAPINLA ,DİLİNLE,KÜLTÜRÜNLE SOSYAL YAŞAM BİÇİMİNLE …VARSIN. TALEPLERİNLE VARSIN.
HATANLA SEVABINLA VARSIN… SEN POTANSİYEL SUÇLU
DEĞİLSİN. DENMELİDİR DEVLET
GERÇEKTEN BABA OLMALIDIR.YANİ DEVLET TÜRKE DE KÜRDE DE GERÇEK ANLAMDA
EŞİT DAVRANMALI, ŞÖVEN DÜŞÜNCELER İÇİNDE
ASLA OLMAMALIDIR. ÖZETLE DEVLET TÜRKİYEMİZİN SINIRLARI İÇİNDE YAŞAYAN HERKES İÇİN VAR OLMALIDIR..
Dünya ülkeleri günümüzde bu denli sorunlarını
birer birer çözüyor. Nasıl mı? Onları muhatap alıyor, taleplerini dinliyor,
bugünkü koşullarda maksimum verebileceklerini veriyor.Onları inkar etmiyor, yok
saymıyor.’’ Ben devletim onlarla konuşmam ‘’demiyor. Nasıl ki bir baba yoldan
çıkmış olsa bile evladını var sayıyor ve gerekirse büyüklük göstererek ona
gidiyorsa devlet de bence öyle yapmalıdır.Bugün verilen hakları ve
verilecekleri gerek yasalarla gerekse anayasaya koyarak garanti altına
almalıdır diye düşünüyorum.
Son sözlerim; Devlet bu sorunun çözümünü istemelidir.Çünkü bir sorunun
çözülmesi için her şeyden önce tarafların sorunun çözümünü istemeleri gerekir.
Bu sorunu kim çözer, bu sorunu ancak ve ancak siyaset çözer.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çözer..Doğaldır ki kolay
değil.Yorulur, yıpranır ama çözer…
İnsanlar nasıl tarihe geçer, nasıl toplumun gönlünde unutulmaz olur.
Böylesi kangren olmuş, içinden çıkılmaz bir hale gelmiş sorunları,
barışçı bir biçimde, demokratik bir tavırla çözen, yüzleri güldürenler büyük
insan olur ,tarih olur.
Bugün büyük bir fırsattır.Dilerim bugün heba edilmez.
Dostça kalın. İyi günlere’’
RECEP YILMAZ
24 Şubat 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder