5 Haziran 2009 Cuma

İLK GÖZAĞRIM

Merhaba Dostlar,
Ben artık bu köşede arasıra Sizlerle olmaya çalışacağım.
Herşeyden önce Sizlere şunu hemen belirteyim. ben öyle ahım şahım bir ozan değilim. Ben Diyarbekir sevdalısı bir Diyarbekirliyim. Diyarbekir burnumda tüttüğünde çalakalem içimden geldiği gibi yazar ve o yazdıklarımın redaksiyonunu bile yapmam, ikinci kez okumadan bloğuma korum.Çünkü benim amacım usta şairlik taslamak değil;çocuklara, gençlere, hatta ben yaşta ama Diyarbekir'i dolu dolu yaşayamamışlara Yedi verenin kokusunu tattırmak ,Hevsel Bağçalarının serinliğini yüzlerinde hissettirmektir.Kırklar Dağında mangal yaptırmak,kırk yılda bir ters aktığı rivayet edilen Dicle Nehrini On gözlü köprünün üstünden seyrettirmektir. Yazın o asfalt kaynatan sıcağında Dıngılavada Merhelide,yada Küpelide serinletmektir.Ya da şimdi yerinde yeller esen Dağ Kapıdaki Emirgan çay Bağçasında bir yorgunluk kahvesi ,olmadı Çamlıca Kıraathanesinde tavşan kanı bir çay içirtmektir.
Bilirim şairlik zor zanaattır. Benim amacım şiirlerimde tarihinin taşlarda yazılı olduğu Diyarbekir'imi sevenlere, az da olsa merak edenlere dilim döndüğünce bir nebze olsun anlatmaktır.
Uzunluğuyla olsun yüksekliğiyle olsun dünyada ilk ve tek sur Diyarbekir Surlarıdır.Hemen şunu da söyleyeyim; sur ayrı set ayrıdır.Set benim şiirlerim gibi çalakalem yapılmış Sur ise 'Yaş otuzbeş ' şiiri gibi oya misali işlenmiş, tarihe kafa tutan dayanıklı, güçlü ve ayağı yere basan eserdir.İşte bu Diyarbekir surlarıdır.
Siz hiç Direkxanayı gördünüz mü,Saray Kapısındaki Aslanlı çeşmeden kana kana su içtiniz mi?
Dahasımı dahası bir başka güne.
Dostça kalın.
RECEP YILMAZ
05 Haziran 2009

Hiç yorum yok: