GELMEDİ DİYARBEKİRİM
GERİ GELMEDİ...
Dün seni düşündüm,
İstanbul’un yedi tepesinin birinde,
Çayımı yudumlarken,
Beynimde üşüştü;
Yedi verenler, parmak kadar mor dutlar,
Kan kırmızı karpuzlar,
Yedi Kardeş,
Ben u Sen ve On Gözlü Köprü.
Ve gelinlerin en güzeli Dicle Nehri…
Balıkçılar Başındaki ayrancı,
Dağ Kapı meydanındaki köfteci,
Seyyar lahmacuncu.
Ve bu gün yerinde yeller esen
Emirgan Çay Bahçesi,
Yadıma düştü.
Çay rengi gittikçe açılıyordu elimde,
Gözyaşlarım
Bardağa düşmüş meğerse.
Her neyse, çay çaylıktan çıkmıştı,
Tıpkı Kırklar Dağı,
Melik Ahmet Caddesi,
Balıkçılar Başı,
Hatta Érbedaş gibi.
‘’Siz demli çay içerdiniz, beyim
yoksa yanlış mı getirdik’’ dedi garson.
Özür diledi.
Halbuki gelirken çay demliydi.
Damlayan gözyaşlarım,
Açmıştı çayın rengini.
Aldı elimden çay bardağını
Tıpkı Diyarbekirimi elimden aldıkları gibi.
Her neyse yerine demli bir çay geldi.
Tavşankanı mı derdik o
zamanlar,
Kan kırmızı…
Ya Diyarbekirim,
Diyarbekirimi Recep Yılmaz çok bekledi,
Diyarbekirim geri gelmedi,
Gelmedi…
RECEP YILMAZ
Diyarbekir
sevdalısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder